Akar, (Fr. acare).
Mite, (İng. Mite).
Bir parazit.
Genellikle insanlar ve hayvanlar üzerinden beslenen bir parazittir.
Kene ve uyuz böceği gibi organik maddelere dadanan çok küçük örümceğimsi böceklerin ortak adıdır.
Halı, koltuk, yatak vb. yerlerde ve nemli ortamlarda yaşayan, astıma yol açabilen, insan vücudundan dökülen deri tozlarıyla ve parçacıklarıyla beslenen bir canlı türü. Gözle görülmeyecek kadar küçük yapılı bir haşeredir. Ölmüş deri parçalarıyla beslenen bir mikroskopik canlı türüdür.
Sıcak ortamlarda üreyen, bakteri ve mikropların olduğu alanlarda yaşar. Vücutta kaşıntı ve kızarıklık yapan halı, çarşaf, giyecek türü tüylü, pamuklu eşyaların arasında bulunur. Deri enfeksiyonlarına neden olan Akarlar, egzama, mantar vb. benzeri rahatsızlıklaradan dolayı epitelyumun üzerindeki ölü deri tabakası veya dökülen deri ve kıl ile beslenir. Toz ve havada bulunan bu haşereler ciddi solunum yolu hastalıklarına neden olur ya da astım, nefes darlığı, bronşit gibi hastalıkları tetikler. Bu yaşabileceği ortamlarda düzenli olarak ilaçlamak gerekir. Çok küçük olduklarından görünmezler.
Akar kelimesinin diğer anlamları;
İşleyen yara.
Fistül,
Sürekli kanayan, akan çıban, sıraca.
Irmak, dere, çay, küçük akarsu.
Sıvı, mai, likit.
Çağlayan.
Akıntılı yer.
Çeşme, pınar,
Kaynak, su oluğu.
Çeşme yalağı.
Suni ipekli, Adi kumaş.
Akarca.
Kumlu yer,
Köşk, yüksek bina.
Babil vilayetinde bir yer adı.
Dehşetli olmak.
Yaralamak.
Boğazlamak.
Zayi etmek, Kaybetmek.
Kumlu yer,
Köşk, yüksek bina.
Babil vilayetinde bir yer adı.
Dehşetli olmak.
Yaralamak.
Boğazlamak.
Zayi etmek, Kaybetmek.
Kiraya verilerek gelir getiren ev, dükkan, tarla, bağ vb. mülk, akaret.
Kiraya verilerek gelir getiren taşınmaz mal. (İng. real estate).
Korku ve dehşetten kişinin ayakları titreyip dövüşememesi.
Korku ve dehşetten kişinin ayakları titreyip dövüşememesi.
Eskişehir yöresinde eskiden akarsuların kenarındaki ya da içinden dere geçen çamaşırlık için kullanılır.