Alangova,
Alan-hoa.
Börteçine soyundan Minekli'nin oğlu Yıldız Han'ın iki çocuğu olmuş, bunlar kendisinden önce ölmüş. Buyuk oğlu (Dubun) adında bir erkek, ikincisi de (Alangova) adında bir kız bırakmış. Yıldız Han bunları evlendirmiş, (Bilgutay), (Bekcitay) adında iki erkek çocukları olmuş. Çok geçmeden Alangova'nın kocası ölmüş, dul kalmış, kendisini Han'lar istemiş ise de varmamış.
Rivayet o ki, Alangova bir gece sarayında yatarken, seher vakti uyanıp bacadan odaya nurlu bir gölgenin indiğini, bu gölgeden beyaz yüzlü, şehla gözlü bir adamın çıktığını gördü. Yanında yatan kadınları uyandırmak için haykırmak istedi, fakat dili tutulduğundan bir türlü sesi cıkmadı. Kalkmaya çalıştı, elinin ayağının kuvveti kesilmiş olduğundan kıpırdanamadı. Aklı yerinde olduğu için herşeyi görüyor, biliyordu. Adam yavaş yavaş yatağa girdi. Sonra yine bacadan çıktı, gitti.
Alangova olanı biteni gizli tuttu. Adam beş altı gecede bir gelmeye başladı. Alangova ilk geceden gebe kalmıştı. Dört beş ay geçince iş anlaşıldı. Kardeşleri gebeliğinin nedenini sordular. O da ne olmuşsa anlattı. "Bana eş lazım olsa bir kocaya varırım. Her ne kadar kadın isem de, bir çokları beni padişah edinmek için istemişti. Kendimi bunca ilimi, iki oğlumu halk içinde rüsva edecek bir hali asla caiz görmem. Birkaç gece evimin etrafında saklanırsanız Allah beni mahcup bırakmaz" dedi. Herkes Alangova' nın sözüne inandı. Üç kisi evin etrafında nöbet beklediler. Birkaç gün sonra gökten seher vakti nurlu bir şeyin indiğini, Alangova'nın bacasından içeri girdiğini, bir zaman sonra çıktığını gördüler. Böylece Alangova' nın sözünün doğruluğuna inandılar.