Zoma,
Doğu ve güneydoğu Anadolu' da, özellikle Hakkari de yaşamın en güzel halkalarından birini Zoma(yayla) yaşantısı oluşturur. Yayla, zoma yerleşmesi denince hayvancılık akla gelir. Rençperlik, çiftçilik akla gelir, göçebe hayatı akla gelir. Yörenin iklim ve coğrafi yapısının zorlamasıyla hayvancılıkla uğrasan insanlar ilk baharın gelmesiyle hayvanlarına daha iyi bir otlak ve sulu alanlar bulabilmek ve neticede daha bol süt, peynir, yün vb. ürünler alabilmek maksadıyla yaylalara çıkmaktadırlar.
Yörede ilk baharın gelmesiyle yayla (zoma)' ya çıkılır. Sonbaharın soğuk günlerinin başlamasıyla tekrar yerleşim yerlerine dönülür. Bu zaman zarfında üç ayrı mekan da zoma kurulur. Mayıs ayının başından haziran ayının ortalarına kadar süren kısmına ilkbahar yaylası, haziran ortasından eylül ortalarına kadar süren yaylaya yaz yaylası, eylül ortalarından ekim sonuna kadar süren yaylaya da sonbahar yaylası denir. İlkbahar yaylası yerleşim yerine yakın mezralarda veya otlak meralarda kurulur. Yayla yaşamının bu bölümünün en belirgin özelliği otlu peynir üretimidir.Yaz yaylası köyden uzak dorukları karla kaplı dağ eteklerine veya yine yer yer karla kaplı yüksek platolara kurulur. Yaz yaylasında kara çadırlar kar birikintileri içine kurulur.Bu yerleşimde yaz ortasında ilkbahar serinliği yaşanır. Kuzu kırpma şenliği bu yaylada gerçekleştirilir. Tereyağı üretimi ile yün yapağı ve keçi kılı kırpılması yaz yaylasında yapılır. Yüksek kesimler soğumaya başlayınca zoma yaşantısı biter ve tekrar göç yolunu tutar. Köye yakın mezralardaki vadi yataklarına konarlar. Konan yeni yere sonbahar yaylası denir. Bu nevi köye dönüş hazırlığıdır. Sonbahar yaylasında “teremast” denilen kışlık yoğurt yapılır. Koç katımı şenliği de bu yaylada gerçekleştirilir.
Zoma, sürekli kalınan değil hayvanların bakımı ve beslenmesini sağlamak ve daha fazla ürün elde etmek gayesiyle insanlarımızın kurduğu geçici yerleşim yeridir.Yöre insanının elemeği göz nuruyla keçi kılından dokunmuş kara kıl çadırlar vardır. Çadırlar ağaçtan yapılmış dikmelere oturtulmakta ve kenarlarından da kazıklara bağlanmaktadır. Çadırın kenarlarına çit denilen veya ağaçtan yapılmış örgüler konulur. Çadırın içi yine çit ve sicimle ortadan ikiye bölünür. Bir bölümü misafirler ve normal zamanlarda oturma yeri olarak kollanılırken ikinci yerde mutfak ve duşluk yer olarak kullanılır. Mutfak bölümünün ön tarafı ağaç dalları ve taşlarla kapatılırken oturma bölümünün önü çit ve sicimle kapatılır. Kimi zamanlarda havadar olsun diye önü açık bırakılır. Zomalarda elektrik yoktur. Çadırlar gaz feneriyle aydınlatılır. Yakacak olarak da tezek kullanılır. Aile fertlerinden yaşlılar ile kışlık ot biçen yetişkin erkekler köyde kalır. Zoma yaşantısında kadının görevleri çok ağırdır. Koyun sağmak, peynir, tereyağı yapmak,yoğurt yapmak, mutat ev işlerini yapmak hep kadının görevleri arasındadır. Erkeklerde çadırların kurulup sökülmesi, koyun otlama, yünlerin kırpılması, kışlık otun biçilmesi ve köye taşınması, hayvan ürünlerinin nakil ve satılması zomanın emniyet ve güvenliğinin sağlanması görevleri arasındadır.
Yörede kullanılan tulumlar işlevlerine göre halk arasında değişik isimler alırlar. Keçi derisinden yapılan ve sağılan sütlerin zomaya taşınmasında kullanılanlarına “mesk”, koyun derisinden yapılan ve tereyağı, peynir gibi ürünlerinin saklanmasında kullanılanlarına “pist”, bakliyat ve kuru gıdanın saklanmasında kullanılanlarına da “hinban” adı verilir. Büyükbaş hayvanların derisinden yapılan ve içinde yoğurdun çırpılarak tereyağı elde edilmesin de kullanılanlara da “mesk”(yayık) adı verilir. Tulumların belirgin vasfı hayvansal ürünlerin içinde uzun süre bozulmadan saklanabilmesi ve özelliğinden hiç bir şey kaybetmemesidir. Bunun yanında tulumların hazırlanış sekli başlı başına bir sanattır.