Sur,
Nefir ,
Nakur,
Düdük veya boru gibi çalınan boynuzdan yapılmış çalgılardır.
Eski İran dilinde "sur" kelimesi bir boynuz çeşididir.
Arapça sûr boynuzdan yapılma büyük boru anlamındadır.
Manda , su sığırı, öküz gibi hayvanların boynuzlarından imal edilir. Seyyah dervişlerin aletlerindendir. Daima yanlarında taşırlar. Nefir sözlükte “ürküp kaçmak” anlamına gelir. Dervişlerin çöl sahra ve dağlarda canavar, vahşi hayvan gibi yırtıcılarda kendilerini korumak için bu boruları çalarlar. Hayvan bu sesten ürküp kaçar, derviş de kurtulmuş olur.
Kelime olarak sur, "seslenmek, boru, üflenince ses çıkaran boynuz" anlamlarına gelir. Terim olarak kıyametin kopuşunu belirtmek ve kıyamet koptuktan sonra bütün insanların mahşer yerinde toplanmak üzere dirilmelerini sağlamak için İsrafil tarafından üfürülecek olan boruya sur denilir. Hz. Peygamber bir hadislerinde surun, kendisine üflenen bir boru ve boynuz olduğunu haber vermişlerdir. Fakat bu borunun mahiyeti insanlar tarafından bilinemez. Sur da bütün ahiret hallerinde olduğu gibi dünyadaki borulara benzetilemez.
Kur'an âyetlerinden anlaşıldığına göre, İsrâfil sûra iki defa üfürecektir. İlkinde Allah'ın diledikleri hariç, göklerde ve yerde olan her şey dehşetinden sarsılacak ve her şey yıkılıp ölecek ve kıyamet kopacak, ikincisinde de insanlar dirilecek ve mahşer yerinde toplanmak üzere Rablerine koşacaklardır. İsrâfil'in sûra iki defa üfürmesi arasında geçecek zaman ise kesin olarak bilinmemektedir.