Dek, Dağ, Dövme, Dövün, Deq, Vesm,
Güney Doğu Anadolu'da kadınların çeşitli yerlerine yaptıkları dövme.
Doğu ve Güneydoğuda deq, dak, dağ, dövme, dövün, vesm diye isimlenen bu şekiller genellikle üç iğne ile vücuda işlenir. Son derece acı verici bu daklar hemen hemen bedenin bütün bölgelerine yapılabilmektedir.
Geleneksel dövme çok geniş bir coğrafyada pek çok toplum tarafından uygulanmıştır. Anadolu’da en çok Güney Doğu Anadolu’da görülmüştür. Güney Doğu Anadolu tarihinde dövme “dek” kelimesi ile anılırdı. Dövme yapan erkeğe “dekkak”, bayana “dekkake”, dövme yaptıran erkeğe “medkuk”, kadına “medkuke” denirdi.
Güney Doğu Anadolu’da gezgin yaşayan bir topluluk olan Karaçiler bunu bir meslek olarak yapmıştı. Dövmeyi ergenlikten sonraki yaşlarda, zaman olarak da baharın ilk başlarında yapmayı tercih etmişlerdi.
Dövme bayanlar arasında daha yaygındı. Motiflerdeki farklılığı belirleyen en önemli faktör cinsiyetti. Yapılışı, biçimi ile dövme erkek ve kadın arasındaki farklılığı belirgin olarak ortaya çıkarmaktaydı. Dövme adeti özellikle Doğu Anadolu ve Güneydoğu Anadolu bölgelerimizde yaygınlık kazanmıştır.
1991 yılında Gaziantep Barak bölgesinde yapılan araştırmalarda 40-45 yaşın üzerindeki erkek ve kadınların el, yüz ve vücutlarında yörede “dövün” olarak adlandırılan dövmelere rastlanmıştır. Bu kişilerde el, yüz ve vücudun çeşitli bölümlerinde bulanan dövünler; 18-20 yaş civarı genç kızlarda yalnız sağ yanakta bir nokta şeklinde yer almaktadır.
Yörede “gurbet” adı verilen, geçimini boncuk, iğne gibi ufak tefek gereçler satıp, karşılığında yumurta, arpa, buğday vb. alarak karşılayan küçük gezici gruplar tarafından, 15-20 yıl öncesine kadar isteyenlere dövün yapıldığı, şimdi ise bu uygulamanın devam etmediği belirtilmiştir. Dövün yapılmadan önce, dövmeyi yaptıracak kişi veya “gurbet” tarafından belirlenen şekiller yanmış kibrit çöpü yardımı ile vücut üzerine çizilir. Üç ya da dokuz adet halinde (bu rakamların mistik özelliği bilinmektedir) bir araya getirilerek sıkıca bağlanan iğnelerle deri dövülür; koyun ödü ve kazanların altından toplanan isle hazırlanan karışım, bu dövülme sırasında altderiye yerleştirilir. Kabuk bağlayan bu yara zamanla iyileşir ve desen belirir.
Dövün, kadınlar tarafından özellikle çene, çene altı, ayak bileği, boyun, göğüs ve el üstlerinde tercih edilmekte, erkeklerde ise burun üzeri ve alın ortasında, el üstlerinde, el bileğinde ve kollarda dövüne rastlanmaktadır.
Bilinen dövme motifleri arasında, kadınlarda el üstü ve ayak bileklerinde rastlanan tarak ve ayna; genellikle yüze yapılan yıldız ve ayak bileklerinde halka motifleri önemli yer tutmaktadır. Bunlarla beraber 60 yaş civarındaki birkaç kadında dikkati çeken, çene altından başlayarak, boyunda devam eden ve iki göğüste şekillenen ceren motifidir.
Erkeklerde daha çok şakaklarda ve kollarda yoğunlaşan Arap harfleriyle yazılmış isim ve ibarelere, arslan, yılan, ay gibi şekillere rastlamak mümkündür.
Dövmelerin ne için yapıldığı sorusuna genel olarak süslenme yanıtı verilmekle beraber, 60 yaş üzerindeki kadın ve erkekler uğur getirdiği, kazancı artırdığı, bereketi sağladığı inancı ile dövme yaptırdıklarını belirtmişlerdir. Ayrıca çocuğu olmayan kadınların bellerine yaptırdıkları dövme sayesinde çocukları olacağına ilişkin inanç mevcuttur. Ancak kentlerde çok yadırgandıkları, torun ve çocukları tarafından çağdışı bulunduğu için büyük bir çoğunluğu dövmeyi sevmediğini söylemektedir. Asitli maddelerle yüzlerinden bu izi çıkarmak istemişler ancak başarılı olamamışlardır.
1994 yılında Çankırı’da bir Türkmen köyünde yapılan çalışmada ise 50-55 yaş civarındaki kadınlarda, burnun üst kısmı ve alnın ortasında bulunan ay-yıldız şeklinde dövmenin dışında vücudun başka hiçbir yerinde dövmenin bulunmaması dikkati çekmiştir. Bu dövmenin özelliği ise kız sütü (yeni doğum yapmış ve kız çocuğu olmuş bir annenin sütünün) isle karıştırılması, bu karışımın dövmede kullanılmasıdır. Dövme yapılırken yine üç iğne bir araya getirilmekte, kaynak kişiler bunun atalarından kalma bir süs olduğunu belirtmektedirler.
Urfa, Mardin, Diyarbakır sahalarında yapılan araştırmalarda dövmenin şu nedenlerle yapıldığı saptanmıştır:
Kötü güçlerden korunma, şans sağlama: Kötü güçlerin kendisine zarar vermesini engellemek, üzerine gelen uğursuzluğu savmak, şanssızlıktan kurtulmak; yılan, akrep gibi zehirli hayvanların ve yırtıcıların kendine ve ailesine zarar vermesini engellemek için bu canlıları temsil eden figürleri bedenine işlemek; kötü güçlerin yol açtığını düşündükleri çocuk ölümlerine karşı çocuklara dövme yaptırmak, döl tutmak, soyunun devamını sağlamak ektiği ürünün bereketli olmasını sağlamak, pişirdiği yiyeceklerin güzel ve bereketli olmasını sağlamak...
Sağlığını korumak ve hastalıkları iyileştirmek: şakaklara ve göz kenarlarına yapılan dövmelerin baş ve göz ağrısına iyi geldiğine inanılmaktadır... Kollara, bileklere ve el üstüne yapılan dövmelerin el ve kolların uyuşmasını engellediği, yel ve siyatik gibi hastalıkları iyileştirdiği düşünülmektedir...
Aidiyet-soyluluk ve aşiret sembolü: Her aşiretin kendine mahsus dövmeleri vardır... Bu dövmelerin bedende işlendiği yerler ve figürler aşiretten aşirete göre değişir... Hiçbir aşiret veya kişi bir diğer aşirete ait sembolleri kullanamaz... Bu savaş nedeni sayılır... Aşiret dövmesi taşımak hem aşirete bağlılığı hem de kendini güvende hissetmeyi sağlar... Hem de soyluluk işareti olarak taşınır. Bunlar dışında aşirete ait dövme taşımanın günlük pratik yararları da mevcuttur... Savaşlarda ölen veya yaralı düşen birinin, kaybolan birinin, hırsızlık ve benzeri kötü bir iş yapan birinin hangi aşiretten olduğu dövmesinden tespit edilebilir...
Cinsellik-doğurganlık-güzellik: Dövmeler kadınlar tarafından bir güzellik nişanesi, bir süs, bir takı olarak ve karşı cinse kendini beğendirme ; aşk, sevgi, cinsellik gibi eğilimlerini ifade etmenin etkin bir aracı olarak görülmekte ve kullanılmaktadır... Ayrıca yine cinselliğe bağlı olarak döl tutma doğurgan olabilme işleviyle yaygın olarak kullanılmaktadır... Erkeklerde dövme bir süsten ziyade gücün, kuvvetin sembolü olarak kullanılmakta buna bağlı olarak karşı cinse cinsel mesajların gönderiminin bir aracı olarak kullanılmaktadır...
Görülüyor ki yapılan şekiller, bunların vücutta kullanıldığı yerler ve yapıldıkları malzeme ne olursa olsun dövme inanışı insanın biyolojik yaşamını sürdürümünün etkin bir büyüsel aracı olarak kullanılır...
Doğu ve Güneydoğu Bölgesinde sıkça rastladığımız vücutlarda bulunan mavi renkli desen, motif ve şekillerin varlığı zihinlerde önemli soru işaretleri bırakmaktadır. Doğu ve Güneydoğu da daha çok kadın vücudunda görülen bu şekiller erkekler tarafından da yapılmıştır. Yapan kişiler yörede "karaçı" diye tanımlanan bir çeşit Roman asıllılardır. Bu kişiler Hindistanın Karaçi bölgesinden gelen ve yerleşik hayata geçemeyen kişiler olarak da biliniyor. Daha çok dans, müzik aletleri çalma gibi alanlarda tanınırlar. Bu kişiler yöre halkını ücreti karşılığında dövmelerle donatırlar. Dövmeler genellikle dikkat çekmek için işlenmiştir. Boya hammaddesi yeni doğum yapmış kadın sütü, hayvan ödü ve lamba isinin karışımıyla elde edilir. Dövme vücudun hangi bölgesine işlenecekse ince bir çöple şekli çizilir. Daha sonra üç ya da yedi iğne ile şeklin üstü saatlerce iğnelenir. Deri altına geçilip her tarafa işlenir. Sonra bir hafta boyunca iğnelenen vücuttaki bu bölgeler kabuk tutar. Kabuk iyileşip kalktıktan sonra dövme ya da dak dediğimiz şekil ortaya çıkar. Son derece ilkel olan bu yöntem insanoğlunun zehirlenmesi ve kan kaybına da sebep olabilmektedir. Erkeklerin genellikle şakak bölgesi ve ellerin dış kısmına dövmeler yaptırdığına rastlanmaktayız. Güney Doğu Anadolu’da gezgin yaşayan bir topluluk olan Karaçiler bunu bir meslek olarak yapmıştı. Dövmeyi ergenlikten sonraki yaşlarda, zaman olarak da baharın ilk başlarında yapmayı tercih etmişlerdi.
Dövme bayanlar arasında daha yaygındı. Motiflerdeki farklılığı belirleyen en önemli faktör cinsiyetti. Yapılışı, biçimi ile dövme erkek ve kadın arasındaki farklılığı belirgin olarak ortaya çıkarmaktaydı. Dövme adeti özellikle Doğu Anadolu ve Güneydoğu Anadolu bölgelerimizde yaygınlık kazanmıştır.
1991 yılında Gaziantep Barak bölgesinde yapılan araştırmalarda 40-45 yaşın üzerindeki erkek ve kadınların el, yüz ve vücutlarında yörede “dövün” olarak adlandırılan dövmelere rastlanmıştır. Bu kişilerde el, yüz ve vücudun çeşitli bölümlerinde bulanan dövünler; 18-20 yaş civarı genç kızlarda yalnız sağ yanakta bir nokta şeklinde yer almaktadır.
Yörede “gurbet” adı verilen, geçimini boncuk, iğne gibi ufak tefek gereçler satıp, karşılığında yumurta, arpa, buğday vb. alarak karşılayan küçük gezici gruplar tarafından, 15-20 yıl öncesine kadar isteyenlere dövün yapıldığı, şimdi ise bu uygulamanın devam etmediği belirtilmiştir. Dövün yapılmadan önce, dövmeyi yaptıracak kişi veya “gurbet” tarafından belirlenen şekiller yanmış kibrit çöpü yardımı ile vücut üzerine çizilir. Üç ya da dokuz adet halinde (bu rakamların mistik özelliği bilinmektedir) bir araya getirilerek sıkıca bağlanan iğnelerle deri dövülür; koyun ödü ve kazanların altından toplanan isle hazırlanan karışım, bu dövülme sırasında altderiye yerleştirilir. Kabuk bağlayan bu yara zamanla iyileşir ve desen belirir.
Dövün, kadınlar tarafından özellikle çene, çene altı, ayak bileği, boyun, göğüs ve el üstlerinde tercih edilmekte, erkeklerde ise burun üzeri ve alın ortasında, el üstlerinde, el bileğinde ve kollarda dövüne rastlanmaktadır.
Bilinen dövme motifleri arasında, kadınlarda el üstü ve ayak bileklerinde rastlanan tarak ve ayna; genellikle yüze yapılan yıldız ve ayak bileklerinde halka motifleri önemli yer tutmaktadır. Bunlarla beraber 60 yaş civarındaki birkaç kadında dikkati çeken, çene altından başlayarak, boyunda devam eden ve iki göğüste şekillenen ceren motifidir.
Erkeklerde daha çok şakaklarda ve kollarda yoğunlaşan Arap harfleriyle yazılmış isim ve ibarelere, arslan, yılan, ay gibi şekillere rastlamak mümkündür.
Dövmelerin ne için yapıldığı sorusuna genel olarak süslenme yanıtı verilmekle beraber, 60 yaş üzerindeki kadın ve erkekler uğur getirdiği, kazancı artırdığı, bereketi sağladığı inancı ile dövme yaptırdıklarını belirtmişlerdir. Ayrıca çocuğu olmayan kadınların bellerine yaptırdıkları dövme sayesinde çocukları olacağına ilişkin inanç mevcuttur. Ancak kentlerde çok yadırgandıkları, torun ve çocukları tarafından çağdışı bulunduğu için büyük bir çoğunluğu dövmeyi sevmediğini söylemektedir. Asitli maddelerle yüzlerinden bu izi çıkarmak istemişler ancak başarılı olamamışlardır.
1994 yılında Çankırı’da bir Türkmen köyünde yapılan çalışmada ise 50-55 yaş civarındaki kadınlarda, burnun üst kısmı ve alnın ortasında bulunan ay-yıldız şeklinde dövmenin dışında vücudun başka hiçbir yerinde dövmenin bulunmaması dikkati çekmiştir. Bu dövmenin özelliği ise kız sütü (yeni doğum yapmış ve kız çocuğu olmuş bir annenin sütünün) isle karıştırılması, bu karışımın dövmede kullanılmasıdır. Dövme yapılırken yine üç iğne bir araya getirilmekte, kaynak kişiler bunun atalarından kalma bir süs olduğunu belirtmektedirler.
Urfa, Mardin, Diyarbakır sahalarında yapılan araştırmalarda dövmenin şu nedenlerle yapıldığı saptanmıştır:
Kötü güçlerden korunma, şans sağlama: Kötü güçlerin kendisine zarar vermesini engellemek, üzerine gelen uğursuzluğu savmak, şanssızlıktan kurtulmak; yılan, akrep gibi zehirli hayvanların ve yırtıcıların kendine ve ailesine zarar vermesini engellemek için bu canlıları temsil eden figürleri bedenine işlemek; kötü güçlerin yol açtığını düşündükleri çocuk ölümlerine karşı çocuklara dövme yaptırmak, döl tutmak, soyunun devamını sağlamak ektiği ürünün bereketli olmasını sağlamak, pişirdiği yiyeceklerin güzel ve bereketli olmasını sağlamak...
Sağlığını korumak ve hastalıkları iyileştirmek: şakaklara ve göz kenarlarına yapılan dövmelerin baş ve göz ağrısına iyi geldiğine inanılmaktadır... Kollara, bileklere ve el üstüne yapılan dövmelerin el ve kolların uyuşmasını engellediği, yel ve siyatik gibi hastalıkları iyileştirdiği düşünülmektedir...
Aidiyet-soyluluk ve aşiret sembolü: Her aşiretin kendine mahsus dövmeleri vardır... Bu dövmelerin bedende işlendiği yerler ve figürler aşiretten aşirete göre değişir... Hiçbir aşiret veya kişi bir diğer aşirete ait sembolleri kullanamaz... Bu savaş nedeni sayılır... Aşiret dövmesi taşımak hem aşirete bağlılığı hem de kendini güvende hissetmeyi sağlar... Hem de soyluluk işareti olarak taşınır. Bunlar dışında aşirete ait dövme taşımanın günlük pratik yararları da mevcuttur... Savaşlarda ölen veya yaralı düşen birinin, kaybolan birinin, hırsızlık ve benzeri kötü bir iş yapan birinin hangi aşiretten olduğu dövmesinden tespit edilebilir...
Cinsellik-doğurganlık-güzellik: Dövmeler kadınlar tarafından bir güzellik nişanesi, bir süs, bir takı olarak ve karşı cinse kendini beğendirme ; aşk, sevgi, cinsellik gibi eğilimlerini ifade etmenin etkin bir aracı olarak görülmekte ve kullanılmaktadır... Ayrıca yine cinselliğe bağlı olarak döl tutma doğurgan olabilme işleviyle yaygın olarak kullanılmaktadır... Erkeklerde dövme bir süsten ziyade gücün, kuvvetin sembolü olarak kullanılmakta buna bağlı olarak karşı cinse cinsel mesajların gönderiminin bir aracı olarak kullanılmaktadır...
Görülüyor ki yapılan şekiller, bunların vücutta kullanıldığı yerler ve yapıldıkları malzeme ne olursa olsun dövme inanışı insanın biyolojik yaşamını sürdürümünün etkin bir büyüsel aracı olarak kullanılır...
Bu dövmelere çeşitli anlam ve beklentiler yüklenmiştir. Çoğu insan daha buluğ çağına erişmeden veya genç yaşlarında dövme yaptırmaktadır. Büyüdükten sonra pişman olduklarını ifade eden insan sayısı azımsanmayacak kadar fazladır. Dövme, düğüm ya da dak diye isimlenen bu kültür dünyanın birçok coğrafyasında da görülmüştür. İnsanlar dövme şekillerine özel anlamlar yüklemişlerdir. Kimileri, Güneş ve ay şeklinde alınlarına yaptıkları dövmelerle kendilerinin güzel olduklarını anlatmaya çalışmaktadırlar. Ceylan şeklinde dövmelerde kadının kendisini ceylana benzetmesi anlamını taşır. Eldeki bütün bileği saracak dövmeler ise sadakat, bağlılık anlamına gelir. Ayak parmaklarına yapılan tarak ve makas şeklindeki dövmeler kısmetin açılması anlamını taşır. Kimi dövmelerde haç işareti, üçgen, dörtgen, beşgen, altıgen gibi şekillerde görülür. Şanlıurfanın ilçesi olan Siverekte erkek vücuduna yapılan dövmelerde de yılan, aslan, akrep, kılıç gibi şekiller erkeğin güçlü ve iktidar olduğunu sembolize etmektedir. Harran da kadınlar genellikle alt dudaklarını olduğu gibi dövme ile kapatırlar. Şanlıurfalı emekli öğretmen Misbah Hicrinin araştırmasına göre cariye bir kadının bir erkek tarafından dudağının ısırılmasına tepki olarak tüm kadınlar alt dudaklarını dövme ile kapatmışlardır. Cariyeye sahip çıkma amacıyla dudaklarının maviye boyanması eyleminden sonra bu gelenek olağan hale gelmiştir.
İslamda insan bedeninin insana emanet olarak verildiği düşüncesi mevcuttur. Ayrıca İslam öncesi şekil ve nesnelere tapma da İslam´la birlikte yasaklanmıştır. İnsana verilen emanete yapılan eziyetten dolayı olmalıdır ki dövmeler haram kılınmıştır. Konuyla ilgili olarak hadislere baktığımızda bu durum daha da iyi anlaşılmaktadır. Ebu Cuhayfe (ra) şöyle anlatmıştır. "Resulallah (sav) dövme yapana, dövme yaptırana, faiz yiyene (alana), faiz yedirene (verene) ve suret, resim yapana hayırdan uzak olsun" diye beddua etti, lanet etti. (Buhari, Ebu Davud, Ahmet B Hanbel) Dövmeyi yok etmenin hükmü vaciptir. İslam, tedavi amaçlı yapılanın dışında, Allahın yarattığı surette kalıcı değişiklik yapılmasını haram kılmıştır. Bu nedenle İslama göre yasaklanan dövme Doğu ve Güneydoğu halkı tarafından ısrarla yaptırılmış olması ya da benimsendirilmesi insanı oldukça düşündürmektedir. Temiz ve inançlı bu toplumun İslam öncesi bozuk topluluklara ait olan bu kültürel yaklaşım gündelik estetik adı altında bu insanlarımıza empoze edilmiştir. Çingene soyu olan Karaçiler tarafından buralarda yaygınlaştırılmıştır. Yöre halkının işin günahını sonradan fark ettiğini, büyük pişmanlıklar çektiklerini görmekteyiz.